PETER PAN NE ZAMAN ÖLECEK?
ÖLMEMİŞ(?) OLMASINA DUACIYIZ
Amerikan röportajının tipik bir özelliği vardır: Konuya direkt balıklama dalar ve merak uyandıran o müthiş soruyu cevaplayarak başlar işe. Elbet ben bir röportaj yazısı yazmıyorum ama yazsaydım bile emin olun size bilmediğiniz bir şey söylemezdim. O yüzden Peter Pan ne zaman ölecek sorusunun cevabı hepimizin bildiği ama hayal dahi etmek istemediği o varoluş çizgisinde: Büyüdüğünde.
Mideniz bulandıysa lütfen derin bir nefes alın. Peter Pan'ın öldüğüne dair bir mesaj bana ulaşmış değil. Gerçi Tinker Bell'in ondan çok daha önce öldüğünü maalesef size bildirmeliyim, ne de olsa perilerin narin vücudu zamanın kumlarını sadece çok kısa süre taşıyabilecek kapasitede. Lakin Peter Pan'ın unutkanlığını göz önünde bulundurursak bu habere en çok biz üzüldük diyebiliriz. Nasıl olsa Peter'in yasını da tutacak bi biz kalmadık mı? Kaldık ya maalesef sevgili okuyucum.
Çok uzun süredir peşimi bırakmayan geçmişin hayaletleri kulağıma ''Sen de büyüdün artık!'' diyor. Suratlarının pek de meymenetli bir şey olduğunu söyleyemem ama bu cümleyi suratıma tükürürcesine söyleyince gerçekler de araya girmeye hiç çekinmiyor. Kapımı onlara kapatsam da pencerem bu yaz sıcağında açık kalıyor doğrusu. Bu yüzden kabuslarımda Peter Pan'ı masa başında,gözlük takmış, evrakları incelerken buluyorum. Bu onun en büyük korkusu değil miydi? Peki bu rüya bana bir hayal değil de niçin kabus? Peter'i görmeyeli çok uzun süre oldu, onun beni andığı da yok(hep hafıza sorunundan) öyleyse ne arıyor orada? Uyanınca anladım. Bu bir mesaj olmasın? Çocuklarımız ne alemde dedim telaşla. Çocuk diyorum ama kaçı sokaklarda oyun oynuyor- çocuk dediğin oyun oynar- bilmiyorum çünkü gördüğüm kadarıyla ellerinde benim adını bir türlü öğrenemediğim sihirli bir kutu var. İnce bir şey ve ekranından gözleri rahatsız eden bir ışık fışkırıyor. Hayır bu ışık Tinker Bell'inki gibi değil. Tinker gününüzü aydınlatır, bu cihaz ise geleceğimizi karartıyor gibi. Aman yanlış anlaşılmasın, John Darling gibi günah keçisi olmaya da niyetim yok. Sadece vücuttaki enerji nereye gidiyor ve çocukların kendilerinin keşfederek öğrendikleri dünyanın onlara o ekranlardan hazır sunulması hayal güçlerini ne kadar geliştiriyor merak ediyorum.
Şimdi böyle söyleyince pek de hoş gelmiyor kulağa. Ben de Karga Prens'in yalancısıyım. Yine de ''Büyümek'' kelimesinin kulağa hoş gelmediğini de itiraf etmeliyim. Bunun suçlusu tabii ki hormonlarımız değil. Sosyal bilincin ona yüklediği anlam. Peter'i korkutan sebepler arasında toplumun onu kabullenmeyeceği gerçeği de var. ''Çocuk gibisin.'' ''Yetişkin gibi davran biraz.'' ''Aklı büyümemiş.'' ''Kız gibi vuruyorsun.'' bunlar tanıdık geldi mi? Ah, özür dilerim ''Kız gibi vuruyorsun.'' başka bir konun en önemli- yanlış zihniyetinden- maddelerinden. O yüzden Peter asla büyümüyor ya, büyüse bile -ki bunun olmasını hiç istemeyiz- asla çocuk kalamayacak. Yine burada ''Çocuk'' derken neyi kast ettiğimizi açabiliriz ama sen zaten biliyorsun sevgili okuyucum.
Hayal gücünün beni taşıdığı bir çok nokta var buna Meksika sınırı da dahil. Bu nimet uzaydan gelme değil, belki biraz Düşler Ülkesi'nden besleniyor olabilir ama yine de herkese açık bir havuzdan yayın yapıyor. Hayal kuramayanlar ise bu havuzda yüzemeyenler. Tabii bu suları kirletmek için canla başla çalışan korsanlar da yok değil. Günümüzde nasıl okyanusa pis amellerini atık sularla akıtan gemiler varsa, hayal havuzumuzda da istenmeyen korsan gemileri var. Kaptan Hook ya da bir diğer değişle Kancayı hatırladınız mı? Ah bir de onun umutsuz mürettebatı. Gerçi bu konuda Kancaya üzülmemek de olmaz. Annesiz büyüyen bu mürettebatın boyun eğdiği tek şey korku. Zaten o yüzden iki tür minnet var ya: Sevgiyle eğilenler ve korkuyla başı kesinler...
Kaptan Hook'un Peter'e düşman olmasını Peter'in onun elini kesmesine bağlayabilirsiniz ama bu tam anlamıyla gerçekleri saptırmak olur. Unutmayın ki Kaptan Hook bir çok sefer bir kancayı bir ele yeğlediğini söylemiştir. Onun garezi sevgiyle uçamamasında, dürüst olamamasında, hayal kuramamasındadır. Yiğidi öldürüp hakkını verecek olursak da zehir gibi planlar yaptığı gerçeğini de kabul etmeliyiz. Yoksa kimin aklına gelirdi ilacın içine zehir atmak. Ah yine sıcak bir gözyaşı yuvarlandı tenimden. PERİLERE İNANIYORUM!
Hayal havuzumuz da olsun hayat havuzumuz da olsun içtiğimiz suyu zehir etmeye niyetli nice Kancalar var. En kötüsü de içindeki çocuğu öldürenlerin bir zaman sonra uçmayı unutup onlara dönüşmesi. Peki ya kutu başındaki çocuklara ne demeli? Oyun ile gerçeği ayıranlar nasıl Peter Pan'ı söylediklerine inandırabilir? Asıl mesele amaç değil miydi? Dağın zirvesi sadece bir nokta, bir de izohips eğrilerine bakın, ne kadar çoklar.
Lütfen umutsuzluğa kapılmakta pek aceleci davranmayın. Kim derdi timsahın kopmuş bir elin tadını çok beğeneceğini ya da o saati yutacağını? Biz en iyisi annelere odaklanalım. Çünkü bu hikayenin en hüzünlü tarafı Wendy'dir. Çünkü Wendy biziz ve büyümek zorundayız. Ama Wendy aynı zamanda bizim olmamız gereken kişi. Bahar temizliklerini hatırlıyor musunuz, belki kimileriniz Peter'ı yıllarca gelmediği için suçladınız, gerçi bir ara onlardan biri de bendim. Ama Peter'in unutmasından daha acıklı bir şey varsa o da Wendy'nin giydiği kıyafetin artık ona olmamasıdır... Tamamdır, gerçekler buraya kadar. Sonra döngünün nasıl ilerlediğini hatırlarsınız. Bu kısmı hiç sevmem. Wendy bizim gerçeğimizken diğer seçenekler biraz dikenli geliyor elime. O yüzden bu kısmı unutalım. Peter'e kulak vermek gerek. Bu ailenin babası da o çünkü.
Kıyafetlerimiz bir süre sonra üstümüze olmayacak ama hayallerimizin bize asla büyük gelme gibi bir olasılığı yok. Çünkü uyanmadıkça ve uyumadıkça onlar hep bizimle süzülecek. Bu size imkansız bir aralık gibi mi geldi. Gelmesin sevgili okuyucum.
Peter'in hançeri var. Düşmanları kovmak ve sevdiklerini korumak için bir de oyunu var. Oyun yoksa zevk de yok. Tabii Peter biraz- biraz değil- kendini beğenmiş, kibirli sayılabilir, inatçıdır da ama asla korkak olmamıştır. Hatta her şeyi unutmasını Wendy'den isterken aslında bir kurtuluş yolu sunacak kadar da gözünü karartmıştır. Peki ya baba olmasına ne demeli. Oyun ya da değil, sen oynamaya devam ettikçe her şey gerçek.
O yüzden Peter hiçbir gerçeği oyununa dahil etmemiştir. İşte asla büyümemesinin sihri de sırrı da buradadır. Bu sırrı açıkladığım için üzgünüm eski dostum. Ama işin sonu ne kadar uzatmaya çalışsam çalışayım Peter'in ölümüne eninde sonunda geliyoruz. Ama ben biliyorum ki içimizdeki çocuğu öldürmedikçe Peter de ölmeyecek. Ne zaman tüm çocuklar ölecek ve hayaller kaybolacak o gün Peter büyüyecek. Çünkü hiçbir şey arkadaşsızlıktan ve hayalsizlikten kötü değildir.
Baylar bayanlar, hayali arkadaşlar, gerçek dostluklar, size eşlik eden en iyi arkadaş olan iç sesiniz size sesleniyorum: Siz ölmeyin ve Peter yaşasın. O zaman büyümek kavramının tam tarihini bulabilirsiniz.
Sevgilerle Elif Sükyen
Emegine saglik
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim🙏
SilÇarpıcı, yeni yazılarınızı merakla bekliyoruz..
YanıtlaSilÇok sağ olun❤️En yakın zamanda...
Silyeni yazıları merakla ve heyecanla bekliyoruz
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim yorumunuz için hocam❤️
SilÇok güzel bi' yazı olmuş. Ellerine sağlık. İçimizde yaşayan çocuğun hep yaşaması dileğiyle.
YanıtlaSilYorumunuz için çok sağ olun, hep umutla kalın♥️
Sil