ÖLÜ SEVİCİLER

Aşk Desem O Da Değil Ki

Ölüleri yaşayanlardan daha çok ''sevgiyle'' anıyoruz.  Çünkü şimdi, cesaretimiz yok sevgimizi belli etmek için. Seni seviyorum demekten ödümüz kopuyor. Karşılık alamamak belki başka bir yazının konusu olabilir ama hayır, ondan bahsetmeyeceğiz bile. Zira cevaplanmayacak olan isteklerimiz kalbimizin çarpıcı noktalarını köreltiyor. Körelmek, yabani bir kelime oysa tendeki acıyı dindirmede birebir. İşe nereden bakarsak bakalım toplumun parmağı büyük ya da küçük sahnede duruyor çünkü her yer toplumun benliğini kendi benliğine empoze etmek isteyenlerle dolu. Kötü kısmı da bu benlikler kendilerine çok yüce görevler edinmiş. Öyle yüce ki aktarımın yer değiştirdiğini fark edemeyen bu bedenler kendi yapay arzularını toplumun geleceğinde yol bellemiş. Sahiplenilmek için. Gerçi birçok bilinmeyeni olan bir unsur bu. Diğer yandan olay geçmişin kalite ve kalifiyesini dışarı bırakacak cinsten çünkü aradığımız pekiştirmelerden ziyade eylemler. Altının değil madenin kalbini bulabilmek. Özgür bir edayla bunu sevdim demek. Bizim. Diyebilmek.
En acısı da onu ölünceye kadar sevemeyecek olmamız, ona hakkını vermeyeceğimiz. Ölüler böbürlenemez ve en basitinden iltifatlara karşı teşekkür edemez. İşte şarkının ilk notası buradaydı. Tüm hayatımızı ''Anı Kutusuna'' koyabilseydik gerçekleri dile getirmekten bu kadar çekinmezdik herhalde. Elini daldırdığında o mavi ruhu çekmek kontrolün artık bizde olduğunu hatırlatıyor. Kontrol en basitinden bir megalomanya. Komik olan ise gerçek bile olmaması.
''Tarihe geçmek''  deyimi artık daha bi anlamlı geliyor kulağa. Şimdinin ününü değil, geçmişin ağırlığını istiyoruz. O ise sadece 21 gram ediyor sevgili okuyucu.


Açıkçası tarihe karışmak eleştirilerden uzak kalabilmenin başka bir yolu. Cevap hakkın yokken söylenenler, boşlukları doldurmaktan ziyade satır aralarına çekilen oklardan ibaret. Gerçi ölüm sessizliği, susmaya benzemez çünkü sivri uç artık etimizi delemese dahi bir kürek misali mezarımızı daha da derinleştirebiliyor. Toprak toprak üstüne binerken çürümenin kitabı toz tutuyor. Tozlar uslu çocuklar değiller ki. Hafif bir tutamda parıldamak için yanıp tutuşurlar. Kitabımın ucu içeri doğru hareketlenirken ekşiyor yüzüm, sararıyor yapraklar.
Ölülerin sözleri yaşayanlarınkinden daha çok dokunuyor bize. Son kez dile getireceğim: Doğru olmadıklarından değil. Üstüne bir şey eklemeyecek kadar sözünün eri olduklarındandır. Yaşamak kişilikten uzak geliyor, değişken olmak. Sanki ölüler bir zamanların heykelleriydi de biz ruh vermiştik onlara(!)
Ölüm'ün ''M''si bile güzelken kimseyi suçlayamıyorum tabii ama bugünü anlayamayanlara biraz kırgınım çünkü bugün, son yarın dahi olsa kendi kıyametimizin ortası. Geçmiş, emek ve araştırma istiyor. Oysa soruyorum kendime bugün her şey bize altın tepside mi veriliyor. Şimdiyi hızlı, geçmişi de yavaş algılamamızın sebebi de bu olmasın sakın.
Yaşayanları okumak için bir an bile durmuyoruz. Geleceğin pelerinin altında her şey güvende gibi. En kötü ihtimalle eskiyen her şey değerli olacak, diğerleri ise unutulmak zorunda. Gerçeğin çarpılmış yüzü mü bu gördüğüm? Boşvermişlik hangi kötülüğün maskesinde? Sevebilme ihtimali bu kadar mı eğreti duruyor. Kabul , kaybolmak korkutucu bir kelime. Ama kaybolan biz olsak bile aramayı reddettmemiz kötü bir huy.
Eskiden farksız olan şey değer vermek: Güçlü olana. En basitinden hayatta kalabilme kabiliyetine sahip olmak. Soyunu devam ettirecek olanın bu olması. Oysa günümüzün ağında: Artık unutulmayacağız bile, veriler arasında kaybolup gideceğiz...
Derdi unutulmamak olanlar üzülebilir. Listede adımız varken onu okumayana karşı yokuz. Doğmadık ki yaşayalım bu sefer.

Duygularımız bir bir sönüyor. Şimdinin(?) laneti: Armut piş, ağzıma düş.(lütfen?) Lütfen pişer misin armut? Şimdi de ağzıma düşersen çok sevineceğim. Zehirlendi bedenler çünkü cadıların elleri değmeden bunların hiçbiri olmaz.

Ve ''saymak'' zorlu lakin başarıldığında zevkli bir aktivite. Kolaya kaçmak hiç değil şimdi söyleyeceğim, hele ki bulmak isteyene dünü ve bugünü zor bile ama gel gör ki listeler ölülerle dolu. Ölülerin şimdiden daha güzel olmasından bahsetmiyorum. Şimdi gelecekten bile bulanıktır. Ölüler ise daha belirgin. Belirgin olan stabildir. Stabil olan şeyin müridi olabilir. Müridi olan şey sevilir. Sevilen şey istenir.
İstemek!
Onu ölünceye kadar isteyemeyeceğiz. O ölünce kendimizi suçlamanın kabul edilemez ağırlığı var ve aynı zamanda özgürlüğü. Belki de insanlar ölüyken onları daha rahat koruyabiliyoruz. Arzularımız bile hayallerdeyken, uzakta olanı beklemek, aramızda olmayanı seçmek normal çünkü ölüler istenildiklerini duyamaz. Dilemek ve dile getirmek arasındaki uçurum akıl almaz derecede büyük.
Tabii o kadar da değer bilmez değiliz. Elbet yatırımlar ne için var? Şimdiye para basıyoruz ki gelecekte eskisin diye. Eskitmek güzel, eskimek bi garip şey.
Peki her şey kibir mi, lafımızı kesemeyeceklerin egosu mu? Hayret, halıların da demek gururu var. İster bu piramidin en tepesinde olalım tehlike şekil değiştiriyor ama ortadan kaybolmuyor. Kral isek tahtan inmek istemiyoruz. Uşaksak da yeni bir efendi pek rahatlatıcı gelmiyor kulağa. Ama Alexander'ı anmak da sıkıntı yok ya da ne demeli pek sevgili mezardaki ölü sahiplere. Onlar hep en iyilerdir. İyi olmadıklarından değil. Kötü olduklarından da değil. Problem hiçbir zaman geçmiş olmadı ki aslında. Bunca hengame lüzumsuz bir farkı anlatmak için.
Lafım şimdinin cesaretine sahip olmayan bugünün köpeklerinedir benim.
Beğenemiyoruz bir türlü. Ne kafiye bulabiliyor ne de anlam çıkarabiliyoruz şimdinin şairlerinde. Beğenemiyoruz bir türlü. Evet göz önünde olandan çok az ama sahnenin arkasında milyonlarcası var. Yazarlar pek tatsız. Beğenemiyoruz bir türlü. Bilginler çok cahil. Evet, evet. Olmadıklarından değil( hadi kabul edelim olmuyorlar da) ama peki ya diğerleri? Beğenemiyoruz bir türlü. Yakın bulamıyoruz, çiğ geliyor. Tatsız, daha çok bayat bile denebilir. Söylendi her şey, bu benim aklıma tuvalette bile gelirdi! Bütün tezatlıkları kötülemek için sayabiliriz. Ah o bayatlık! Ne takdirmiş arkadaş. Kalsın sizde. Selam vermek bile zora bindi ya! Yok demek tarikatların temeli olsa gerek: Benden başka yok. Ne gerek var okumaya. Hepsi, her şey papucumun kenarı. Hele bak sen bana: Neler var neler.
Popülerlik toplumun ucu kanlı demir baltası. Keskinliğinden nasip almamak için her zaman yalan söylemiyoruz ama söylemek istediklerimizi de dile getirmiyoruz.
Aşk desem...o da değil ki. Onlar bile eskidendi. Bu anlayışla şimdiyi bitirdik. Olmaz olmaz, yok yok diye kendimizi de ona göre proglamladık. Aradığımız ne kadar eski olsa da, eski olmasından bir o kadar kaçındık. Suç şimdi de değil. Zaten dün, bugün ve yarın insanın lisanı. Akış zamanın kendi varlığı.
Biz insanlar bitirdik, tükettik. İnsan olarak insanlığı da yendik. Yerine koymaktan çekindik. Bir de sevmekten...ama siz yine de sevin.
Benden mutlu sonlar çıkar mı bilmem ama en çok onlara açım.
Lafıma aldanmayın yine de. Gerçek ya da karamsarlık. Nasıl olsa ben de şimdiyim. Geçmiş olamayacak kadar bugün...

Ve.

Bizler bir küçük ölü sevicileriz, sevmediğimizden değil yalnız şimdi sevemediğimizden.

Sevgilerle Elif Sükyen


Yorumlar

  1. Yine enfes bir yazı. Her geçen gün daha da iyi oluyorsun Elif...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Mutlulukla kalın🌹

      Sil
  2. kalemine sağlik saygıdeger blog yazari ölümü yaşamdan bahsederek anlatabilmek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söyledikleriniz çok onore edici. Güzel yorumunuz için sağ olun🌼

      Sil
  3. Yazılarını okurken masal dinliyor gibi oluyorum. Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çok teşekkürler🌻 Okuduğunuz için çok mutluyum.

      Sil
  4. İnsan ruhunun derinliklerinde bu kadar kolay geziniyor olman inanılmaz. Halen sözylenmemiş sözler olabileceğini öğretiyorsun bize.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorumunuz için ne kadar teşekkür etsem az çünkü bunu duymak bu işe gönül veren için paha biçilemez bir şey.

      Sil
  5. İleride akılcı, realist yazılarda yazacak mısın merak ediyorum? Yoksa tarzını bu şekilde koruyacak ve masalsı, şiirsel yazılar mı yazmaya devam edeceksin? Tabiki bu yazına kötü demedim fakat bana hitap etmiyor gerçekçi olmadığı için. Yine de bu tarzı sevenleri için gayet güzel bir yazı anladığım kadarıyla. Gelen yorumlar olumlu. Başarılarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle teşekkür ederim🙏🏻 Yazılarımın üslubunun şiirsel olduğunu biliyorum ama seçtiğim konular da gerçekçi bir tondan uzak değiller. Ama sanırım sizin kast ettiğiniz bu değildi. Elbet bir yazar olarak hiçbir yazı dalına kendimi uzak hissetmiyorum ama kendim olabildiğim ve kelimelerin üzerinde akıp dans edebildiğim bir ton bu. Elbet öğretici metinler de yazabilirim ve belki de yazarım ki bu kendi tarzımı ortaya koymama bir engel değil yalnız bunun için önce kendimi özgür hissetmeliyim yoksa ortaya çıkan eğreti şey sizden çok emin olun beni rahatsız eder🌼

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar