YARATILMAMIŞ BİR ACI

Ellerime bakıyorum. Yamuk ve birbirine kaynamış etlerime. Kabarıyor derim. Yırtılıyor cildim. Yüzümün ardında kanlı bir astar kalıyor geriye. Tüten kanlarımın arasına nasıl da irinler karışıyor öyle? 

Görsel: Bora Onay

Sulak bir arazideyim, bölük pörçük beden parçalarımın başında. Kopmuş kaslarım ve şu köşede parçalanmış kafam duruyor. Yaratılmamış bir acı bu. Gerçek değil. 
Ama sen öylesin.
Ellerindeki şişleri derimden içeri batırırken acıtıyorsun, acıyor canım.
Bağırsaklarımı örerken, birbirine çarpan o ses kemiklerime mi ait yoksa senin o uzun tırnaklarına mı bilemiyorum. İçimi sökerken bunun beni öldüreceğini bile bile her gün yaşamam için beni tekrardan dirilttin.
Senden merhamet mi dileyeceğim? Hem de yaratılmamış bir acı için? Hem de yarının henüz deşilmemiş bedeni için?
...
Merhamet et. 
Lütfen...

Bir cadıyken tükürdün suratıma. Erirken ben, gözlerim arkaya akmaya başladı. Yüzüme hiç bakmamışken yaptın bunu. Beni görmemiş olman büyük bir ayıp. Yakıp tutuştururken tenimi, bir gazete yaprağı oldum. Sadece alevimin rengini merak etmiştin.
Hatırlıyorum seni. Korkak Monater! İlk büyünü toprağa nasıl özenle diktiğini, ilk doğanı nasıl umut sandığını. Aptal Monater! Şüphe ektin sen. Susuzluktan nasıl büküldüğünü görmem mi sanmıştın? Kalkıp gidemediğin her an zevk almadığımı mı düşündün? Öylece sökülmeyi bekledin. Zavallı Monater! Henüz yaratılmamış acın tarafından nasıl da becerilmiştin? Nasıl da sikmişti seni? Hatırlıyor musun? 
Ben hatırlıyorum.
Monater?
Cesur ol.

Ölü tenin her bir darbe ile daha da kızarırken öküz gibi inliyorsun, baldırlarını kazırlarken damarların uzun ince ipler halinde dökülüyor. 
Bu yaratılmamış bir acı. Gerçek değil. 
Ama sen öylesin.
1500 yıl önceki Mardin'de yatan kız kardeşin de öyleydi. Henüz doğurmadım seni bu yüzden bilemezsin gözlerinin şeklini. Penisim seni içine almak için daha yarılmadı çünkü. 

İnsanın hissetmediği bir duyguyu sahiplenebilmesi kadar güzel bir şey yok. Ama biliyor musun beni üzen henüz yaratılmamış olan acılar değil, beni üzen yaratılmışlar içerisinde insanın hissettiği duyguları terk etmesi...
İşte sevgili okuyucum, geleceğin en günahkar duası bu.  
Sizi sıkıştıran yaşamaktan korktuğunuz acılar. Bırakın. Bırakın bedeniniz ezilsin göğün altında. Umudunuz sakat mı? Sorun kedninize: umut sakat olabilir mi? Gök nasıl ezebilir bir bedeni?
Bırakın da yaşayın.
Yaratılmamış acılar için değil, yarattığınız acılar için değil - yaşattığınız hisler için.

Sevgilerimle 
Elif Sükyen

Yorumlar

  1. Paramparça ettiğin algılarımızı toparlayıp yeniden normal sefil yaşantılarımızın sanrılarına dönemeyişimize mi yanalım yoksa cesur kalplerde sevmeyi unuttuğumuz güzelliklere kalbimizi açamayışımızamı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım yazının size hissettirdiklerine odaklanarak, hala yapabildiklerimize tutunmak mutluluk için ideal bir alan açabilir💖🙏

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar