BİR RÜYANIN UYANIŞI
Onlardan birçoğunu görüyorum. Keder ve arzu şeklinde; kıvranıyorlar, biçimleri benzer. Sağa dönüyorlar bin gece bir rüya içindeler, sola dönüyorlar bir gece bin rüya peşindeler, titriyorlar bin gece bin rüya zevkindeler ve uyanıyorlar; meğer bir gece bir rüyanın pençesindeler. Kör, sağır ve mühürlenmiş olarak. Ölümüne bir dans bu. Tehlikeyle harmanlanmış, ve belki de olabilecek en ucuz şekilde gerçekleşiyor. Birbirilerinin içinde kavruluyorlar, birbirlerinde kaybettikleri parçalarını birbirlerinde bulacaklarını umuyorlar. Tenleri ıstırabın ateşi. Yitik bir ruh; geçmişinin zevk dolu hezeyanlarının arayışı ve şimdinin gereksiz bulamaçlığıyla ölgün bakışlarıyla orada. Şekilleri birbirine karışıyor. Ve ben, doğrusu seçemiyorum. Geriye kalan bir şey var mı diye daldırsam ellerimi- birini tutabilecek miyim bilmiyorum. Neticede yol öyle bir ayrım değil. Dört çukurlu bir oda. İçerdekiler ve dışarıdakiler. Herkesin birbirini doğurduğu bir hapishane. Ama ne var ki herkes birbirinin içinde.